İZMİR VE KUZEY CİVARLARI GEZİLECEK YERLER

KOGLAK
9 min readSep 15, 2018

--

İzmir binlerce yıllık tarihiyle sadece merkeziyle değil, ilçeleriyle de gezilecek bir sürü yer sunuyor. Sadece tarihi yerleriyle değil, deniz turizmiyle de rövanşta.

Nerede kalacağınız, ne yiyeceğiniz size kalmış. Nerede konaklıyorsanız size yakın gezilecek yer alternatiflerini aşağıda bulabilirsiniz. Bu gezi alternatifleri özellikle Bornova ve Karşıyaka tarafları için hazırlanmıştır.

  1. Nazarköy

Kent merkezine oldukça yakın olan köy, talihini değiştirmesi ile ünlü. Eski ismi “Kurudere” olan köyün halkı aslında yıllardır boncuk işiyle uğraşıyor. Ancak köye yeni gelen bir muhtarın (Mehmet Yiğit), köyün adını değiştirip, boncuk üretimi ile tanıtması üzerine de köyün kaderi değişiyor, ünleniyor. Boncuk atölyelerinin ve boncuk dükkanlarıyla gerçekten renkli bir köy olmuş. Köyü gezip dükkanlardan alışveriş yapabilir, köyde kahvaltı/öğle yemeği yiyebilirsiniz.

2. Ümran Baradan Müzesi ve Çiniliköy

İzmirli seramik ve resim sanatçısı Ümran Baradan’ın büyük mücadeleler vererek suyu, elektriği, yolu olmayan bölgeye kurduğu ve tek ba­şına resmi köy statüsü kazandırarak Çiniliköy adını verdiği bölge aslında eğitim, sosyal hizmetler ve kültür içerikli bir köy olarak 1975'de kurulmuştur. Ancak sanatçının ölümü üzerine evlerin tamamı özel şahıslarca satın alınmış ve çıkış noktasını ne yazık ki kaybetmiştir. Yine de Ümran Baradan dünya tarihinde ilk resmi köy kuran kadın olarak tarihe geçmiştir.

Ümran Baradan’ın açtığı Güzel Sanatlar Lisesi, 2009'da devlete devredilmiştir. Köyde hala Ümran Baradan Güzel Sanatlar Müzesi bulunmaktadır ve sanatçının eserleri sergilenmektedir. 2 TL giriş ücreti olan müze, pek de ziyaret edilen bir yer gibi görünmese de binanın iç huzuru, eserler ve Ümran Baradan’ı tanımak için ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir.

Her İzmirlinin tanıması gereken değerli bir sanatçı olduğunu düşünüyorum. Eserleri, yaşamı ve yaptıkları gerçekten bilinmesi gereken bir hayat öyküsü ortaya koyuyor. Ayrıca Konakta yer alan Ümran Baradan Çocuk Müzesi, Türkiye’nin ilk çocuk müzesi ve sanatçının yine kendi emekleriyle açtığı müzedir.

3. Çiçekli Köyü-Yakaköy

Boşnak ailelerin kurduğu Çiçekli Köy, Bornovaya oldukça yakın bir doğa alanı aslında. Patika yollardan yürüyebilir, kahvaltı yapabilir, ata binebilirsiniz. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün açtığı poligonda atışlar yapabilirsiniz. Ayrıca Çiçekli Köy’de bulunan Taş Köprü korkunç bir restorasyona uğrayarak tarihi özelliğini yitirmiş olsa da 20–25 dakika yürüyerek ulaşabileceğiniz yerlerden birisidir.

4. Homeros Vadisi

Kimdir Homeros? M.Ö. 9 yüzyılda yaşamış İyonyalı bir yazardır. Smyrna bölgesinde yaşamış olduğu düşünülen yazarın en önemli iki eseri: “İlyada” ve “Odesseia” destanlarıdır. İlyada’da Truva Savaşını anlatırken, Odesseia’da Truva’nın yıkılışından sonra yurduna dönmeye çalışan Odysesus’un hikayesini anlatır. Yazdığı eserler sadece Klasik Yunan Edebiyatı ve Mitolojisini değil, Shakespeare gibi Batılı yazarları ve edebiyatı da etkilemiştir.

Bir efsaneye göre bu Yunanlı Ozan Bornova’da bir mağarada yaşamış. İşte rivayet edilen bu yerdeki vadiye de bu yüzden Homeros Vadisi adı verilmiş.

Şehrin stresinden uzaklaşmak ve bir kitap alıp dinlenmek için harika bir yer. O zaman hemen kitap önerisinde bulunalım: İlyada!

5. Karagöl, Yamanlar

Tantalos’un hikayesini bilmek gerekir Karagöl için. Tantalos, Zeus’un oğlu ve Frigya kralıdır. Tanrıların sofrasında yiyip içtiği tek ölümlü de işte odur. Aslında Tantalos’un hikayesi oldukça uzun. Oğlu Pelops’un etini tanrılara yedirmeye kalktığı için cezalandırılmış ve Spylos Dağının bir yarığından atılarak Hades’e (Cehennem) gönderilen Tantalos; bolluk içerisindeyken su içmek istediğinde su toprağa çekilir, yemiş yemek istediğinde rüzgar onları daha yüksek yere uçururmuş. Buna “Tantalos işkencesi” denir ve dünyanın her yerinde aynı ifade edilir: bolluk içerisinde yokluk.

Aslında anlatılana göre Tantalos Helen Tanrılarını küçük görmektedir ve Anadolu Tanrıçası Kibele’ye inanmaktadır. İşte bu yüzden Tanrıları bu şekilde sınamaya kalkmıştır. İşte Tantalos’un atıldığı bu yarık daha sonradan göl olmuş ve Tantalos Gölü olarak anılmıştır. Şimdi biz onu Karagöl olarak biliyoruz işte. Hemşerisi Homeros, Odesseia’da adını anmıştır Tantalos’un. Görüldüğü gibi anaerkil (matriyarkal) inançları terk eden Yunanlılar, erkek egemen toplumu için yarattıkları Tanrıları’na inanmayanları oldukça korkunç mitolojik hikayelerle cezalandırmışlardır. Hikayenin aslında bu açıdan incelenmesi oldukça önemlidir.

Karşıyaka Örnekköy yolundan gidin. (Asfalt yol) Çünkü göle giden toprak yolda bulunmaktadır ve tavsiye etmiyorum. Kamp yapabileceğiniz bir yer olup, gölde tesis de bulunmaktadır.

6. Sasalı Doğal Yaşam Parkı

Karşıyaka’da yer alan Sasalı Doğal Yaşam Parkı İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından İzmir Çiğli Sasalı mahallesinde 2008 yılında açılmıştır. 130 tür ve 1500 hayvanın bulunduğu park açık alan olduğu için yaz aylarında biraz bunaltıcı olabilir. Yine de ziyaret edilmesi gereken ve keyifli vakit geçirebileceğiniz yerlerden biridir. Not olarak düşelim: Bütün İzmirlilerin bildiği İzmir’in sembolü Bahadır’ın (fil) mezarı da burada bulunmaktadır.

7. İzmir Kuş Cenneti

4000 bin hektarlık sulak bir araziden oluşan bu alan yaklaşık 200 kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Kuşların göç yolları üzerinde bulunması dolayısıyla her yıl binlerce kuşun uğrak noktası olmaktadır. Bisikletinizi kapıp gezebileceğiniz, gözlem kulelerinden kuşları izleyebileceğiniz bu alanda ayrıca Belediye’nin bisiklet hizmeti de bulunmaktadır (Bisim Kart gerekli ve bazen alamayabilirsiniz) Türkiye’de flamingoların iki önemli üreme alanlarından biri işte burasıdır. Kim bilir belki flamingoları görebilir ve bir fotoğraf çekilebilirsiniz.

8. Bergama (Pergamon)

Bergama, Helenistik Dönemde en görkemli yerleşim yerlerinden biri olan kent, Bergama Krallığının başkentliğini yapmıştır. İlk Asya kütüphanesinin, deri papirüsün, ilk büyük hastanenin yapıldığı bu antik kentin diğer ilklerini öğrenmek için: Bergama’nın ilkleri

Üzücü bir bilgi: Pergamon Krallığını yöneten Attalos Hanedanı tarafından yaptırılan anıtsal, dinsel bir yapı olan Bergama Zeus Sunağı, üzerindeki mermer kaplama freskler, sanat tarihinin en önemli yapıtları arasında gösteriliyor. 1870'li yıllarda Prusya’ya götürülen eser, günümüzde Berlin Pergamon Müzesi’nde sergileniyor. Bergama’da sadece maketini görebilirsiniz.

Aslında gezebileceğiniz iki yer var: Akrapol ve Asklepion. Akrapol, eski Yunan devletlerinde tepe üzerine kurulan ve çevresi surlarla çevrili içinde saray ve önemli yapıların olduğu iç kaledir. Bergama Akrapolüne ulaşmak için biraz yukarıya çıkmanız gerekecektir. Teleferik, minibüs ya da kişisel aracınızı ulaşım için kullanabilirsiniz. Askpepion ise Yunan Şifa Tanrısının adı ve bu kent tedavi ve sağlık merkezi olarak kullanılmıştır. Telkin ve telepati gibi tedavi yöntemleri ilk kez burada kullanılmıştır. Kutsal sudan içilmesi, su ve çamur banyoları, açlık-susuzluk kürleri, şifalı otlar, kremlerle yağlanma başlıca tedavi yöntemleri idi.

Bergama Arkeoloji Müzesinde Pergamon Antik Kent’in çıkan eserler sergilenmektedir. Müzede en ilgi çekici eserlerden birisi Medusa Mozaiğidir. Yılan Saçlı Medusa, gözünün içine direk bakanları taşa dönüştürme lanetine sahip mitolojik bir karakterdir ve antik Yunan eserlerinin üzerine bolca işlenmiş bir figürdür. Efsaneye göre Medusa dillere destan güzelliktedir ve Athena onu kıskanmaktadır. Poseidon, Medusa’ya Athena Tapınağında zorla sahip olunca, Athena bunun çok aşağılayıcı bir durum olduğunu öne sürerek, Medusa’yı gorgon yaparak cezalandırır. Yani yılan başlı, çirkin, bakınca insanları taş yapan kadına çevirir. Bu da yetmez ünlü yarı tanrı Perseus’la anlaşır ve kafasını kestirerek öldürür.

Bergama Mahalleleri, eski Rum evleri barındırdığı için gezmenizi tavsiye edeceğim yerlerden biridir.

Arasta, Bergama Merkez’de bulunuyor ve çarşı/pazar anlamına gelmektedir. Osmanlı’dan kalma bu arastada çay içebilir, dolaşabilirsiniz.

Kızıl Avlu, kızıl topraktan yapılma olduğundan rengi kızılımsı olan Kızıl Avlu, Bergama Antik Kenti’nin yayıldığı bölgede bugüne kadar ayakta kalabilmiş Mısır yeraltı tanrısı Serapis’e adanmış bir tapınak olan Sarepeion’un bir parçası. Aslında MS. 2. yüzyılda tapınak Roma İmparatoru Hadrianus döneminde inşa edilmiş ama daha sonra 5. yüzyılda çeşitli eklemelerle kiliseye çevrilmiş. Osmanlı ile beraber camiye dönüştürülen yapının bir bölümü bugün bile cami olarak işlev görüyor.

Son olarak bahsetmeden olmaz. M.S. 53–56 tarihlerinde misyoner Pavlus Efes kentine geldi ve kaldığı süre içerisinde yörede Hıristiyanlığın yayılması için çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar sonucu ise Hıristiyanlık dininin ilk yedi kilisesi kuruldu: Efes (Ephesos) (Selçuk),İzmir ( Smyrna), Bergama ( Pergamon), Salihli ( Sardes), Alaşehir ( Philadelphia), Denizli ( Laodikeia), Akhisar ( Thyateira). Hepsi Roma döneminde kurulan 7 Kilise, Türkiye sınırları içerisinde yer almaktadır. Bahsedilen bu 7 kiliseden biri Bergamada Akropolün üzerine inşa edilmişti.Ayrıca II. Eumenes’in (İ.Ö. 197–159) hükümdarlığının başlarında inşa edilen ünlü Bergama Kütüphanesi de burada yer alıyordu.

9. Dikili

İzmir şehir merkezine 120 km mesafedeki Dikili deniz turizminin yanında tarihi ve doğal yerleriyle de ilgi çekici.

Çandarlı tarihteki önemli antik kentlere ev sahipliği yapmış yerlerden biridir. Anlatılanlara göre Amazon (savaşçı kadınlar) başta Pitane Antik Kenti olmak üzere burada yerleşim göstermişlerdir. Amazon Kadınları gelenek ve görenekleri, tarihe olan etkileri detaylı incelenmesi gereken bir konudur. Yine de haklarında bir hikayeyi anlatmadan geçemeyeceğim. Halikarnas Balıkçısının Anadolu Efsaneleri kitabında da not ettiği matriyarkal (anaerkil) bir toplum olan Amazonlar erkekleri köle olarak kullanırmış. Zamanla yayılan Zeus (ataerkil) inanç erkekler arasında yayılıp baş kaldırınca erkekleri kılıçtan geçirmişler ve yurtlarına erkeklerin girmesini yasaklamışlar. Daha sonraları doğan erkek çocuklarını kötürüm bırakmışlar ki baş kaldırmasınlar. Pitane “suyu bol olan bölge” anlamındadır.

Bir de kısaca Aiolis Birliğinden bahsedelim. İzmirin kuzeyi ile Midilli Adasına yayılmış bölgede kurulmuş 12 Aiolis şehrinden: Kyme, Larissa, Neonteikhos, Temnos, Killa, Notion, Aigiroissa, Pitane, Aigai, Myrina, Gryneia 12. ise birliğe sonradan katılan Smyrna kentlerinden oluşuyordu. Pitane Antik Kenti işte bunlardan biridir. Yunan kökenli halkların oluşturduğu bu ülkeler şiire ve müziğe düşkünlüğü ile tanınırdı. Kenti ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz.

Çandarlı’dan bahsederken gelelim Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’ya. Çandarlı ailesi bu bölgeden gelmese de bu bölgeye adını vermişlerdir. 2. Murat döneminde sadrazamlık yapmış ve devlet yönetiminde etkin olarak bulunmuş Halil Paşa, aslında Ankara’nın Cendere Köyündendir. Ancak Cendereli demek yerine Çandarlı denmiştir. Dikili Çandarlı’da bulunan Cenevizlilerden kalma kaleyi imar ettirip, yerleşime açtırmıştır ve Pitane olarak anılan alan Çandarlı olarak anılmaya başlamıştır. Halil Paşa, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra 1453 yılında öldürtülmüştür. Çandarlı Kalesi şu an ziyarete kapalıdır.

Dikili’ye 10 km mesafede olan eski bir Rum köyü, Bademler Köyü diğer uğrak noktalarından biridir. Zeytincilik ile ünlü köyde Zeytinyağı Fabrikası vardır. Geçmişte Aiolis Ilıcası olarak bilinen Bademli Ilıcası, Kalem Adası’nın yanı başında denizin içinde yer alıyor. Denizin içerisinde havuz şeklinde düzenlenen kaynaklar, sit alanında bulunması nedeniyle herhangi bir tesis ya da insan müdahalesine maruz kalmamış. Son olarak gelelimNebiler Köyüne ve Aşıklar Şelalesine. Sıcak suyun çıktığı ve ılıcaların bulunduğu Nebiler Köyü Dikili-Ayvalık yolu üzerindedir. Bir ılıcaya girmenizi tavsiye ederiz ve fiyatları oldukça uygun. Aşıklar Şelalesinin ise bir efsanesi var: Bir peri kızı ile ölümlü birbirlerine aşık olurlar ve her akşam buluşurlar. Peri kızının babası bir gün aşıkları basar ancak arkalarındaki çınar aşıkları içine alarak, onları gizler. Aşıklar aşklarının sonsuz olmasını dilerler ve şelaleye dönüşürler. Yalnız peri kızının babası bu duruma çok üzülür ve şelalenin yukarılarındaki bir mağaraya sığınır, durmadan ağlar. Böylece bu mağaraya da Ağlayan Mağara adı verilir. İki adet şelalenin bulunduğu doğal alanda, yürüyüş parkurları vardır ve taşlardaki izleri takip ederek tepedeki şelaleye ulaşabilirsiniz ve şelalenin oluşturduğu olukta suya girip ferahlayabilirsiniz. Kısa bir doğa yürüyüşü için güzel bir seçim olacaktır.

10. Foça (Phokaia)

Yeni ve Eski Foça olarak ikiye ayrılan bu güzel ilçe aslında aslında 12 İyon kentinden bir tanesi ve bu eski medeniyetin sembolü “Fok Balığı”dır, hatta bunu sikkelerine dahi basmışlardır.(İzmir Arkeoloji Müzesi) ve adı da işte tam olarak sembolünden gelmektedir.

M.Ö. 1000 yılında Dorlardan kaçan Akalar tarafından İzmir-Aydın’da kurulmuş 12 kent: Erythrai, Klaomenai,Teos, Lebedos, Kolophon, Ephesos, Phokaia, Milet, Myndos, Priene, Samos ve Chaios’dur. Deniz ticaretiyle uğraşan kent birden fazla koloni kurmuşlardır. Hristiyanlığın başlangıcında piskoposluk merkezi olan Foça, 13. yüzyılda Cenevizliler tarafından kale inşa edilerek ticari bir üs olarak kullanılmış, 15. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılmıştır. Daha fazla bilgi için: Foça Arkeoloji

Eski Foça’da yer alan bu dönem kalıntıları: Athena Tapınağı, Taş Ev(Pers Mezar Anıtı) ve Şeytan Hamamıdır. Mezar gelenekleri hakkında daha fazla bilgi için: Mezar Yapıları. Şehirdeki birçok kahverengi tabela aslında yok ve ararken can sıkıcı anlar yaşanıyor.

Surlar ve Beşkapılar Kalesi şehir merkezinde yer alır ve yürüyerek ulaşıp gezebilirsiniz. Foça Yeldeğirmenleri dağa tırmanışla ulaşabilirsiniz. 18. yy’da yapılmış yeldeğirmenleri şu an restorasyon çalışması altında.

Siren kayalarını anlatmadan geçmek olmaz. Yunan mitolojisinde Sirenler; kayalık ve boş adalarda yaşadıklarına inanılan deniz yaratıklarıdır. Homeros’un Odesseia’sında da geçen Sirenler kuş şeklinde vücuda ve kadın başına sahiptirler. Sirenlerin mırıldandıklarını duyan gemiciler geminin kontrolünü kaybederek kayalıklara sürüklenir ve ölürler. Odesseia’da ise Truva Savaşından eve dönmekte olan Odyseus, buradan geçmektedir ve daha önce onu Büyücü Kirke uyarmıştır. Tayfanın kulaklarını balmumu ile tıkatır ve kendini ise gemiye halatla bağlatır ve böylece bu büyülü yerden kurtulur. Orak Adasına yakın olan kayalıkları tekne turları ile ziyaret edebilirsiniz.

Akşamları ayrı bir hoş olan Eski ve Yeni Foça’nın buz gibi sularında yüzebilir, akşam pazarlarını ziyaret edebilirsiniz. Ha bir de Nazmi Usta’dan dondurma yemeyi unutmayın.

Foça’ya yakın ve ziyaret edilebilecek noktalardan biri ise Kozbeyli Köyü. İlk önce 14. yüzyılda Saruhanoğulları tarafından kurulan köy, Yeni Foça’ya bağlı tarihi bir köydür. Köy hakkında detaylı bilgi için: Kozbeyli Tarihi

Originally published at https://kahvetabela.blogspot.com on September 15, 2018.

--

--